Gerçekten "Atatürkçülük" diye bir fikir olabilirmi?
Elbette olabilir. Gazi Mustafa Kemal'in üzerinde ısrarla durduğu, devlet ve millet hayatında tatbik etmek istediği belli başlı fikirler, prensipler, sistemler ciddi bir şekilde tespit edilip bir araya getirilirse, böyle bir fikir ve sistemler topluluğuna "Atatürkçülük" adı verilebilir. Bir fikri kangren haline gelen bugünkü "Atatürkçülük" edebiyatına kesin olarak son vermek ve Gazi Mustafa Kemal'i çıkarcı siyasilerin, şarlatanların ve Türklük düşmanlarının elinden kurtarmak için tek yol da, işte budur.
Atatürk'ün belli başlı fikirlerini, prensiplerini ve inançlarını böyle bir ciddi maksatla derleyip toplamak pek güç birş ey de olmaz. Çünkü bu iş için gerekli ciddi kaynakların çoğu kitap veya müessese olarak ortadadır. Meselâ, hayatı boyunca yaptığı konuşmaların belki de hepsi denebilecek kadar büyük kısmı basılmıştır. Hayatının son altı yılını kaplayan tarih ve dil kurultaylarının zabıtları ile bu kurultayların ve diğerlerinin ana hedefleri olan kitaplar elimizdedir. Üniversite ve yüksek okullarda okutulan inkilâp tarihi derslerinin notları kitap haline getirilmiştir. Kurulduğu veya kurdurduğu Dil ve Tarih-Coğrafya Fakultesi, antropoloji Enstitüsü, Tarih Kurumu ve Dil Kurumu gibi teşekküllerin kuruluş gayeleri ve Atatürk zamanındaki çalışmaları da bilinmeyen şeyler değildir. Bunlara, bu derece bilinmeyen meseleler ve konulardaki fikir ve düşüncelerini eklemek de o kadar zor olmaz. Çünkü Türkiye'de hakkında en çok kitap ve yazı yazılan insan Mustafa Kemal'dir. Bu kitapların büyük kısmı şöyle böyle şeyler olsa bile, içlerinde değerli olanlarda verdır. Ciddi bir araştırıcı bunların değerlisiyle şöyle böylesini ayırt edebileceği gibi; bütün ön hükümlerden, nezaket ve zaruret neticesi olarak söylenmiş siyasi sözlerden uzak kalmayı da bilebilir. İşte Atatürkçülük denebilecek fikir ancak bu şekilde ortaya çıkabilir.
Atatürk'ün fikri vasıflarından birisi de, kızılların "kafatasçılık" kelımesiyle gülünçleştirmeye çalıştıkları antropolojik ırkçılıktır.
Bilindiği gibi bizdeki Antropoloji Enstitüsünü kuruduran Mustafa Kemal'dir. Çeşitli yerlerde yapılan kafatası kazıları, Türkiye'nin birçok okullarında yapılan kafatası ve kafaya ait uzuvlar arası ölçmeler, bu enstitünün kuruluşundan sonraki hareketlerdir. Yine milletlerarası antropoloji toplantılarına Türkiye adına katılanların orada okudukları raporları da bu yoldaki çalışmaların neticelerinden başka şeyler değildir.
Atatürk, bu işe kendisi de merak salmış ve meşhur gece sofralarında bulunanların kafalarını ölçmek suretiyle antropolojik çalışmalara (yani kafatasçılık hareketlerine) bizzat kendisi de katılmıştır. Bir gece İsmet İnönü'nün de kafasını ölçtüğü, ancak İnönü'nün kafa ölçüleri Türk kafa ölçülerine pek uymadığı için kendisine takıldığı yolundaki rivayetler, antropolojik çalışmalara verdiği ehemniyetin delillerinden biri olarak gösterilebilir.
Mustafa Kemal'in komünizm karşısındaki tutum ve davranışı da, unutulmamalıdır.
Komünizmin, Rusya'da iktidara gelişinden bir süre sonra bu melun fikrin ehimniyetini kavrayan Atatürk, ondan sonra hayatının sonuna kadar bir komünist düşmanı olarak yaşamıştır. Bu bakımdan, bu cephesi de, Atatürkçülüğü meydana getiren unsurlar arasından yer alacak çaptadır.
Aşağıdaki sözler, Mustafa Kemal'in bu cephesiniortaya koyan vesikalardan bir kaçıdır.
"Bolşevizme gelince, onun bize nüfuz etmesini önleyen dinimiz, ananelerimiz ve sosyal bünyemiz göz önüne alınırsa, bu doktrinin memleketimizde hiçbir şansı olmadığı anlaşılır.... İçtimâi nokta-i nazardan dini kaidelerimiz bizi boşevikliği kabul etmekten alıkoymaktadır. Hatta Türk milleti, lüzumu halinde ona karşı savaşmaya hazırdır."
"Biz ne bolşevikiz, ne de komünist; ne biri, ne diğeri olamayız. Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkârız."
Bu sözler, komünizmin nasıl bir insanlık dümanı korkunç ve melun bir fikir olduğunu henüz tamamen anlaşılmış yıllara aittir. Mustafa Kemal, komünizmin Türklük için nasıl bir korkunç tehlike olduğunu anladıktan sonra, ona karşı daha sert çephe almıştır. 1928 yılı Ağustosunda Eskişehir istasyonunda yaptığı tarihi konuşma bunun en açık delilidir. Bu konuşmadaki: "Türk âleminin en büyük düşmanı komünistliktir. Her göründüğü yerde ezilmeli" sözü ise Atatürk'ün komünizm düşmanlığını pek açık şekilde ortaya koymaktadır.
İşte "Atatürkçülük" denilebilecek şey, ancak, Mustafa Kemal'in benimsediği ve tatbik etmeye çalıştığı bu gibi fikirlerin, tamamen tarafsız bir şekilde tesbit edilmesiyle ortaya çıkabilir. Bu yapılmadıkça, Atatürkçülük, şimdiki gibi, âdi bir bir şekilde bir Atatürk'ü sömürme oyunu olmaktan ileri gidemiyecektir.